DOLAR

30,1045$% -0.01

EURO

32,7584% -0.03

STERLİN

38,0444£% 0

GRAM ALTIN

1.962,95%-1,24

ÇEYREK ALTIN

3.323,00%-0,32

BİTCOİN

1302035฿%1.00412

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır HAFİF YAĞMUR
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Küresel Güç Yapısının Değişimi

Küresel Güç Yapısının Değişimi
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünya, ABD’nin tek süper güç olarak hakimiyetinin sona erdiği ve Çin gibi yükselen güçlerin uluslararası arenada daha etkin roller üstlendiği bir dönemden geçmektedir. Rusya’nın da uluslararası politikada etkisini artırmaya çalıştığı gözlemlenmektedir. Bu tür güç kaymaları, çatışma riskini artırırken aynı zamanda yeni güç dengeleri ve diplomasi yolları da oluşturabilir.

Küresel güç yapısının değişimi, özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana dünya siyasetinin ana dinamiklerinden biri oldu. Bir çok faktörden etkilendi ve uluslararası ilişkilerin geleceğini şekillendirmede önemli rol oynadı. Küresel güç yapısındaki değişimin bazı önemli boyutlarını şöyle değerlendirebiliriz:

ABD’nin Göreli Güç Kaybı

ABD, Soğuk Savaş sonrası dönemde tek süper güç olarak ortaya çıktı, ancak 21. yüzyılda çeşitli ekonomik ve askeri zorluklar nedeniyle göreli gücünde azalma yaşanmaktadır. Irak ve Afganistan’daki savaşlar, ekonomik krizler ve iç politik bölünmeler, ABD’nin uluslararası arenadaki etkinliğini ve imajını etkilemiştir. Son olarak Suriye hamleleri, terör örgütlerini beslemesi, Fetö gibi örgütlere yaptığı yatırımların boşa düşmesi, PKK/YPG/DAEŞ gibi CIA kurulumu ve destekleriyle büyütülmek istenen örgütlerle mağlubiyeti, ayrıca bölgesel ve küresel okunmalarını geçmişe nazaran doğru yapamaması Amerika’yı etkin bir güç kaybına sürükledi. Devam ettirmeyi düşündüğü dış siyaset stratejisi ABD’yi daha fazla sıkıntıya sokacağa benziyor.

Avrupa Birliği’nin Rolü

Avrupa Birliği (AB), ekonomik ve politik entegrasyon yoluyla uluslararası arenada önemli bir aktör olma çabasındadır. Ama orta be uzun vadede planladığı sonuçlara ulaşma isteği artık pek mümkün görünmüyor. Brexit gibi iç sorunlar ve üye ülkeler arasındaki politik farklılıklar bu süreci daha da karmaşıklaştırsa da, AB’nin küresel ticaret ve düzenlemeler üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. Lakin, pandemi ile başlayan, Ukrayna – Rusya savaşıyla devam eden, İsrail’in soykırımı ile toplumsal ayaklanma ve şuurlanmayla karşılaşan AB adım adım dağılma ve kendi içinde farklı oluşumların gündeme gelmesine veya İngiltere gibi kendi göbeğini kendisi kesme sonuçlarına ulaşacağa benziyor. Genç nüfusu tükenen, yaşlı kesimle baş edemeyen ve her şeyden önemlisi kendisini ABD’nin piyonu olduğu dünyaca kabullenilen AB, adım adım Avrupa hiçliğine doğru yaklaşmakta.

Rusya’nın Askeri ve Politik Hamleleri

Rusya, Vladimir Putin liderliğinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından kaybettiği bazı jeopolitik güçlerini geri kazanma çabası içindedir. Kırım’ın ilhakı, Suriye’deki askeri müdahalesi ve siber savaş kapasitesi, Rusya’nın küresel güç dengelerindeki rolünü yeniden tanımlamaktadır. Ukrayna savaşı Slav topluluklarını karşı karşıya getirsede aslında küresel oyunu bozan ve yeniden adlandırmaya mecbur bırakan bir duruma gelmiştir. Burada Rusya’nın payı büyüktür. Aslında ilerleme hattı profesyonelce hesaplanarak genişlemeye devam etmektedir. Rusya doğu bloku ülkesidir. Dünya savaşlarında dengeler o günün şarlarında çok farklıydı, bugün çok daha farklı. Bunun bilincinde olan Rusya, Putin vizyonuylada yakın ve uzak bölgelerdeki tüm hamleleriyle küresel güç yapısının değişiminde önemli rol oynamaktadır.

Bölgesel Güçler

Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Türkiye ve İran gibi ülkeler, kendi bölgelerinde ve küresel politikada daha fazla etki arayışı içindedirler. Bu ülkelerin ekonomik büyümeleri, askeri kapasiteleri ve bölgesel politikadaki aktif rolleri, küresel güç yapılanmasını daha da çok kutuplu hale getirmektedir. Aslında küresel dengenin yeni oyun kurucusu ve bozucusuda bölgesel güçler diyebiliriz.

Bunu şöyle açıklayabiliriz:

Daha lokalize etkileşimleri ve dengeleri sürecin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Küresel ölçekteki aktörler kadar olmasa da, bölgesel güçler kendi coğrafyalarında önemli rol oynarlar ve zaman zaman küresel sahnede de etkili olabilirler. Bu günümüzde daha güçlü hissedilmeye başlandı. Burada özellikle iki ülkenin Ortadoğu bölgesinde ki güç savaşlarını, küresel güçlerinde bu dengeye göre nasıl stratejik hamleler ve değişikliler yaptığını gözlemleyebiliriz. Bölgesel bu iki güç, Türkiye ve İran.

Ayrıntıları ile incelemek mümkün ama aktörlerini doğru kurgulayan ve yöneten her bölgesel güç, yeni dünya denkleminde küresel güç pozisyonunda yerini alacaktır. Buna da her açıdan en müsait ülke Türkiye’dir.

Hindistan

Hindistan, Asya’da hızla yükselen bir güç olarak öne çıkıyor. Ekonomik büyüme, demografik avantajlar ve askeri modernizasyon ile Hindistan, hem Güney Asya’da hem de Hint-Pasifik bölgesinde etkin bir rol oynamaya başlamıştır. Çin ile olan sınır anlaşmazlıkları, Hindistan’ın bölgesel ve küresel politikada daha belirgin bir pozisyon almasına neden olmuştur. Nüfus olarak dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin’i geride bırakmıştır. İngiliz stratejinin en şeffaf hayatta olduğu ülke olarak Hindistan küresel anlamda önemli denge ülkesi olmaya devam edecektir.

Brezilya

Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi olan Brezilya, bölgesel bir güç olarak kabul edilir. Ancak, iç politik krizler ve ekonomik durgunluk, Brezilya’nın küresel etkisini sınırlamıştır. Buna rağmen, Brezilya hala Güney Amerika’da önemli bir siyasi ve ekonomik aktördür ve BRICS gibi uluslararası gruplarda aktif bir rol oynayacağı, Amerika’ya karşı önemli güç partneri olacağı malumdur.

Unutmamak gerekir ki Necmettin Erbakan’ın D-8 ler den sonra D-60 hedefindeki bileşke ülkelerinde başında Brezilya gelmekteydi. Bu açıdan Türkiye’nin stratejik hedeflerinde Brezilya bulunduğu konum itibariyle önemli bir noktadadır.

Suudi Arabistan

Orta Doğu’daki en zengin ülkelerden biri olan Suudi Arabistan, özellikle enerji sektöründeki ağırlığıyla bilinir. Yemen’deki savaşa müdahalesi, Katar ile diplomatik krizi ve iç reformları, Suudi Arabistan’ın bölgesel politikalarda etkili bir güç olarak kalmasını sağlamıştır ama yeterlide olmamıştır. İmkan ve olanaklarını doğru kullanamaması Arabistan’ı daima küresel güçlerin boyunduruğundan çıkartamamış ve bu izlenimide uzun yılları silemeyeceği ön görülmektedir.

Aksa tufanı ile başlayan sürecin Suudi Arabistan başta olmak üzere yakın komşularına sıçraması ve iç kavgalarının ateşlenmesi an meselesidir. Arabistanı üç’e bölme planları yapılmış ama yönetimde istenen değişiklik şuan itibariyle bu hedefin rafta bekletilmesini sağlamıştır.

Arabistan söz hakkına sahip ama bölgesel güç olabilme konusunda yeterli değildir.

Güney Afrika

Afrika kıtasında Güney Afrika, ekonomik ve politik anlamda önemli bir bölgesel güçtür. Afrika Birliği ve diğer bölgesel işbirlikleri üzerinde etkili olan Güney Afrika, kıtanın uluslararası işlerdeki sesi olma kapasitesine sahiptir. Yeni oluşumlara açık, insan hakları konusunda bölgesinin en iyisi ve küresel konularda da mutlaka sözü var olan bir devlet olarak kabul görmeye azami gayret göstermektedir. Afrika bölgesi açısında önemli güç dengesi ve bölgesel güçtür.

Sonuç:

Küresel güçler gücü koruma ve muhafaza etmeyi hedef edinmişlerken, bölgesel güçlerde kendi bölgelerindeki siyasi, ekonomik ve askeri dinamikleri şekillendirerek , aynı zamanda küresel güç dengelerine de etki etmektedirler. Oyun bozan ve oyun kuran pozisyonlarını çoğaltmış ve çeşitlendirmişlerdir. Libya, Irak, Lübnan, Suriye, Sudan ve Balkan bölge ülkesindeki hadiseler buna örnektir.

Küresel güç yapısı hızla kan kaybetmeye devam etmektedir. En sıcak gündemle Gazze Aksa Tufanı harekatı buna en güzel örnektir. Küresel güç ve küçük ortakları bölgesel girdabın içinden çıkamaz duruma düşmüştür.

Küresel ölçekte benzer hadiseler ve yeni olaylar gelişecektir.

Güç yapılarının değişmesi demek yeni güç dengelerinin var olmasını ve BRICS ve D-8 gibi birlikteliklerinde cazibesinin artacağına işaret etmektedir.

Devamını Oku

Güç Eşittir Güçsüzlük, Küresel Siyasetin Geleceği

Güç Eşittir Güçsüzlük, Küresel Siyasetin Geleceği
5

BEĞENDİM

ABONE OL

Şu anda dünyanın süper gücü Amerika mı? Rusya mı çok güçlü? İngiltere mi çok güçlü? Bu ifadeleri zihnimize kazıyan raporları okumaktan ve dinlemekten bıkmadık mı?   OECD  G7- G20 dünyanın en büyük ihracatçı ülkeleri, Dünyanın en fazla üretim yapan ülkeleri diyerek hep güç skalası önümüze konulduğu zaman rakamsal olarak bizler bunlara baka kalıyor ve bunların güçlülüklerini ezberliyoruz.  Bu iradesiz ezberimizle bir süre sonra da kendimize de, o güçlüler arasında büyük bir açık olduğunu ve o açığı kapatamayacağımızı düşünüyoruz, böyle inanıyoruz.

Ticari pazar algısıyla, bu pazarın içinde büyüklerin ezemeyeceği bir aralık bul  ve kendini orada güçlendirmeye çalış, orada tutunmaya bak. Tutunursan yaşarsın. İtaat etmezsen ölürsün. Sanal olan güç anlayışına tam anlamıyla bir teslimiyet mantığı.

Halbuki güç mekanizmasının yaratılıştaki karşılığına baktığımız zaman güçler arasında herhangi bir boşluk olmadığı gibi, güçlerin her birisinin kendi gücünün, güçsüzlüğü üzerine bina olduğunu görürüz.

Örneklendirerek açıklamaya çalışalım.  Salyangoz haddinden fazla büyürse ve o güçlü dediğimiz tabakası genişlemeye başlarsa bu sefer salyangozun kendisini daha da yukarıya çekmesi ya da yemeğine ulaşması zorlaşacak ve böylece açık hedef haline gelmeye başlayacaktır. Salyangozun doğma, büyüme, gelişme ve ölüm sürecini incelemenizi tavsiye ederim.  Burada  Allah’ın yarattığı her şeye vermiş olduğu gücü, güçsüzlükle beraber büyütüyor olması her şeyin yaratıldığına önemli bir teolojik delildir.

Bu  ne anlamda delildir? Hiçbir güçsüzlüğe muhtaç olmayan bir güç yoktur. Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir.

İnsanlar ve devletler de dahil olmak üzere güçsüzlüklerini salyangoz gibi başlangıç seviyesinde görmezler.  Salyangoz gibi, ne güzel artık bir kabuğum var, bu kabuk beni dış dünyadan koruyacak ve ben rahatlıkla evimin içine saklanır gibi saklanabileceğim derler. O kabuğun büyümesinden de mutlu olurlar. Halbuki kabuk kendi güçsüzlüğü üzerinde bina olmaya başlamıştır. Bu noktada salyangozun büyümesini beklemek, bir süre sonra o büyük kabuğu kırabilmenin kolaylaşması açısından düşünülürse eğer, güçsüzlükle o gücün rahat bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine şahit olunacaktır. Bugün Amerika, İsrail ve Avrupa ülkelerinde şahit olduğumuz gibi.

Siyaseten şunun bilinmesi gerekiyor, yeryüzünde hangi devlet, hangi anlayış, hangi şirket, siyaseten karşı açımızda duran, düşman ya da alt etmeye niyet ettiğimiz ne varsa, mutlak surette ondaki gücün kendisi, ters tepkiye eşit mahiyette güçsüzlüğü kendi üzerinde barındırmadıkça doğal şartlar altında varlığını devam ettiremez. Baki kalamaz. Yani güç eşittir güçsüzlüktür.

Bütün gücünün yanındaki, aynı düzlemde yer alan güçsüzlüğünü  görmezden geldiği için, başka bir gücün de kendi içinde büyümeye devam ettiği güçsüzlüğünün farkında olmaz.

Bizler dünyaya, bu güç ve güçsüzlük dengesi içerisindeki varlığımızla  yaratılmış varlıklarız. O yüzden yüce Allah güçlülerin en güçlüsüdür.

Bilmemiz gereken ana mesele şu, bu gücünün mahiyeti neresi? Yani gücün gerçek formülünü bulmadan adamın, düşmanın, rakip şirketin güçsüzlüğünü bulamayacağımızı anlamamız ve kabullenmemiz gerekir.

Temel hata şudur:  X devletinin hangi yanı güçsüz diye aramak, henüz o devletin hangi alanlarına sahip güçlü olduğunu bulamamaktan ötürü sorulmaktadır.

Doğru olan  soru şudur:  Güçsüzlüğü ile eşit olan gücü ile beraber, varlığını temsil eden şey nedir? Eğer bu soruyu doğru bir şekilde sorup doğru bir cevap verilebilirse o andan itibaren güç eşittir, güçsüzlük olduğu görülecektir.

Tüm güçlülerin bu manada güçsüzlükleri kullanıldığı anda, kendi güçleriyle ortadan kaldırılmaları mümkün olur ve bütün güçlüler güçsüz konuma geçtikleri andan itibaren o güne dek kendi  gücünü güçsüzlüğüyle dengeye kavuşturmuş olan karşısında duran kim varsa ya onun yerinde olacak  ya da onun üstüne çıkacaktır. Dolayısıyla, İnsan hayatında da güçle güçsüzlük dengede olduğu müddetçe insanoğlu dışarıdan güçlü gibi görünmeye devam eder ve aranılan beklenilen konumuna kavuşur. Ne zaman ki bunun arasındaki dengeyi tutturamaz, güçsüz olduğu noktayı görmezden gelip, güçlü olduğu noktayı arttırdıkça güçsüzlüğünün de artacağını hesap etmezse, bir zaman sonra onun güçsüzlüğünü vuracak anlayış ve kavram karşısına denk geldiğinde, artık onun gücünü ortadan kaldırmak mümkün olacaktır. Buna hiçbir güç dengesi engel olamayacaktır. Hamas’ın sözde dünya devi devleti Amerika’yı dize getirdiği, dünyanın en büyük güçleri olduklarını savunanların küçük bir şehri ele geçirmediği ve devlet olmayıp örgüt olan grubu yenemediği gibi. Bu şu teorinin açılımıdır. Güç dengelerinin kendilerini ortadan kaldırmaya iradeleri olan güçsüzleri küçük görmeye, kendilerini de yenilmez olarak addettikleri müddetçe güç eşittir güçsüzlüktür.

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, farklı güçlerinden bir tanesi şuydu; çok milletli olmak ve çok milletle beraber tek bir çatı altında, tek bir mana anlayışı altında, ümmet bilinciyle bir arada durmak ve yaşamaktı. Bu onun en önemli gücüydü. Ne zaman ki herkes onun bu gücüne karşı savaştı, Haçlı seferlerinin tamamı, onun bu gücünü yıkmak, bu gücünü kırmak ve bu gücünü ortadan kaldırmak için kurgulandı. Elhamdülillah hiçbir zaman mümkün olmadı. Devletlerin güçlü oldukları noktalara daha da büyük bir güçle geldiğinizde momentum gibi süreç savaşı başlatanın tarafın/ların aksine işler. O yüzden karşı taraf bir zaman sonra şunu fark etmiştir. Madem ki farklı milletlerden bir araya gelmiş, ümmet bilincine kavuşmuş olan insan topluluğu böylelikle bir güç oluşturduysa o zaman bu gücün içindeki güçsüzlük nedir sorusunu sormuş ve derin bir arayışa düşünceye koyulmuştur.

Ümmet bilincinin gücünün içindeki güçsüzlük milliyet anlayışı, yani ben Arap’ım niye beni bir Türk yönetsin, ben bir Kürt’üm beni niye bir Türk yönetsin veya Balkanlar, Ortadoğu, vs.  sözün özü, hakikat şudur; o gün geldiğinde o gücün mahiyetinin formülünü  bulanlar geriye dönüp o milletlerin kendisine millet olduklarını öğrettikleri anda gücün mahiyetinde, madalyon terse dönmüş ve yıkılış beklenilenden çok daha hızlı gerçekleşmiştir. Çünkü formül doğru bulunmuştur.

O güne kadar Avrupa dünyası ise hep şu hatayı yapmıştı. Karşımızda savaşçı özelliği güçlü olan bir Osmanlı devleti var. Biz bunlara karşı daha büyük ordular toplayarak savaşalım. Bu tür mantıklara hep  yaratılışın momentumu işlemiştir.. Gücün kendisi, kendi gücüyle sınanmak istediğinde, daha da büyük bir güçle karşılık verebilme özelliğine sahiptir.

Demirin gücü nereden geliyor? Onun atomik yapısının atom teşekkülünden, katı halinden  gelir. Sen bu katı hali, çok güçlü olan bu katı hali, pres makinalarıyla şunla bunla eğerim bükerim derken gücün kendisi katıdan geliyorsa aynı formülün içerisinde bir de bunun sıvı hali vardır. Çünkü güç sıvıdan katıya geçince çelikleştirme formülün içinde gücü meydana getiren güçsüzlük mekanizmasının mahiyeti, ben bunu ısıtıp tekrardan erime derecesine getirirsem pamuk helva gibi istediğim gibi oynayabiliyorum, çözümler ve dağıtırım anlamına geldiğini anlar ve yıkım süreci gücün güçsüzlüğü başlamış olur.

Düşünce dünyasında da bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Rakibinize  daha ciddi argümanlar üreterek başarılı olamazsınız. Düşmanınızın ürettiği argümanın içindeki güçsüzlük noktasını bularak, onun argümanı üzerinden yola devam etmelisiniz. Bu  düşmanınızla çatışmanızın sizin lehinize  başarılı sonuçlanmasına vesile olur..

Mağlubiyetinde ana sebebi değişmez kaideyle şudur: Sabırsızlık ve ani tepkilerle cevap verilmesidir.  bunun temel nedeniyse  uzun müddet düşünmüyor olmaktır. Siyasetçinin hayatında düşünmeye, tefekkür etmeye ayıracağı vakit, yapacağı bütün işlerden çok daha elzemdir.

Bizler derdi ve davası olan dostlar,  20 tane toplantı yapmaktansa bir toplantı ile işimizi bitirip  19 defa düşünmeye adanmış bir dostlar  olarak,  çevremizde ve küresel var olan bütün olaylar silsilesinde formüllerin kendisini kavrayabilmeye zamanımızı harcamalıyız.

Düşmanımızın formülünü nasıl kurguladığını çözmek zorundayız. Bulmak zorundayız. Bu kurguyu çözmedikçe,  gücünü nereden aldığını, kaynağının ne  olduğunu anlayamayacağız.

Gücünün kaynağını bulduğumuz anda aynı kaynağın eşit miktarda güçsüzlük ürettiğini bilerek bu gücün güçsüzlük tarafını, yani formülü sadece bir mutlak değerde eksiye çevirdiğiniz anda tersine kullanarak aynı taktiksel form üzerinden, karşımızdakini alt üst edebilmemizin  gayet doğal ve tabi bir durum olduğunu göreceğiz. Tarihte olduğu gibi.

Güçlerin mahiyetinin bulunup her gücün güçsüzlükle kaim olduğunu bilerek ve bunu kesin olarak bilerek, iman ederek. Ben bulamadım, çözümleyemedim hatasına asla düşmeyerek.

Üzülerek söylüyorum, çözümleyemedim ifadesinin açılımı şudur;

İyi düşünülmemiştir,  iyi araştırılmamıştır ve iyi çalışılmamıştır.

Her şey, gücünü kendine verir. Kendi güçsüzlüğüyle besler ve günün birinde dengeyi bozmayı başarırsanız bu güç,  güçsüzlükle, acziyetle, size mahkumiyetle karşınıza gelir. Kapınıza dayanır ve eman dilekleriyle kuvvet ve kudret sahibinin halifesine teslimiyetini beyan eder.

Selam ve dua ile.

Mücahit Ş. ULUDAĞ

Siyaset Bilimci

Devamını Oku

Diyarbakır Web Tasarım Ajansı

Diyarbakır Web Tasarım