DOLAR

41,9953$% 0,23

EURO

48,7104% 0,44

STERLİN

56,0721£% 0,24

GRAM ALTIN

5.571,18%0,74

ÇEYREK ALTIN

9.580,00%0,25

BİTCOİN

4620870฿%1.66946

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır PARÇALI AZ BULUTLU 18°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Doç. Dr. SALMAN ÖZÜPEKÇE ile Küreselleşmenin Gölgesinde Kent, Kimlik ve Kültür Üzerine Bir Söyleşi

Küreselleşme, kentleşme ve kültürel kimliğin kesişiminde şekillenen günümüz toplum yapısını daha iyi anlayabilmek adına, alanında uzman D.Ü. Eğitim Fakültesi Coğrafya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Salman Özüpekçe ile derinlemesine bir söyleşi gerçekleştirdik. Röportajımızda, küresel etkilerin yerel kültürlere yansımasından, turizmin kent kimliği üzerindeki rolüne; plansız kentleşmeden göç dinamiklerine kadar pek çok önemli başlığı ele aldık.

Doç. Dr. SALMAN ÖZÜPEKÇE / D.Ü. Eğitim Fak. Coğrafya ABD Öğretim Üyesi

DM: Günümüzde küreselleşmenin yaşamımıza yoğun biçimde sirayet ettiği bir dönemdeyiz. Bu bağlamda küreselleşmenin toplumlar ve özellikle ülkemiz üzerindeki etkilerini değerlendirebilir misiniz? Küreselleşme yerel kültürleri gerçekten tehdit ediyor mu?

Salman Özüpekçe: Küreselleşme kavramı aslında dünya genelinde turizmin gelişim süreciyle eşzamanlı ilerleyen bir olgudur. Yaklaşık olarak 1960’lı yıllardan bu yana, gerek ülkemizde gerek dünyada havayolu, iletişim ve internet teknolojilerindeki gelişmeler turizmin de önünü açmıştır. Bu süreçte küreselleşmenin yerel kültürleri tehdit ettiğini söylemek mümkün, ancak bu tehdit kaçınılmaz değil. Duyarlılığı olan ülkelerin, örneğin Floransa, Venedik ya da İstanbul’un Tarihi Yarımadası gibi yerlerin, yerel kültürlerini koruma konusunda başarılı olduklarını görüyoruz. Kültürel benzeşme, yozlaşma veya asimilasyonun yaşandığı örnekler de var. Mesela gastronomide her yerde pizza ya da burger tüketilmesi, medya içeriklerinin benzeşmesi gibi unsurlar kültürel tek tipleşmeyi gösteriyor. Fakat bu çoğu zaman geçici, popüler kültürün dalgalanmaları olarak da değerlendirilebilir.

DM: Yani yerel kültürlerin tamamen ortadan kalkması şart değil diyorsunuz?

Salman Özüpekçe: Kesinlikle öyle. Örneğin Diyarbakır’da son yıllarda turizm potansiyeli ciddi şekilde arttı; gelen turist sayısı 4 katına çıktı. Yerel değerler korunarak da gelişme sağlanabilir. Ancak sosyal psikoloji açısından baktığımızda kültürel yozlaşma gözlemleniyor diyebiliriz.

DM: Peki turizm yerel kimliği canlandırıyor mu, yoksa yok mu ediyor?

Salman Özüpekçe: Bu konuda dengeli bir yaklaşım önemli. Türkiye’de “Cittaslow” yani “sakin şehir” gibi kavramlar yerel kimliği koruyarak turizmi geliştirmeyi amaçlıyor. UNESCO ya da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın coğrafi işaretleme gibi uygulamaları bu anlamda değerli. Örneğin Midyat’ta “Kafro Pizza” gibi yerel ve yabancı kültürün harmanlandığı örnekler var. Ancak dikkat edilmezse ekolojik yapılar ve tarihi alanlar zarar görebilir.

DM: Şehirlerin birbirine benzemesi şehir ruhunu nasıl etkiliyor?

Salman Özüpekçe: Bugün kentlerimizin, özellikle kıyı bölgelerinde, birbirine benzemeye başladığını görüyoruz. Fethiye, Marmaris gibi yerler ilk bakışta farklı görünse de sundukları turistik aktiviteler neredeyse aynı. Bu da şehirlerin ruhunu olumsuz etkiliyor. Kentlerde daha çok turist odaklı faaliyetlerin ön planda olması, yerli kültürün geri planda kalmasına yol açıyor.

DM: Turizmi yıl boyuna yaymak bu anlamda çözüm olabilir mi?

Salman Özüpekçe: Kesinlikle. Turizmi sadece “deniz, kum, güneş” üçgenine indirgememek gerekiyor. Örneğin inanç turizmi, sağlık turizmi, kültür turizmi gibi alanlara odaklanmak hem çeşitliliği artırır hem de daha yüksek gelir sağlar. Estetik cerrahi turizmi gibi alternatif alanlarda bile ülkemiz büyük potansiyele sahip. 2025 itibarıyla turist sayısı 60 milyonu geçti, bu da potansiyelimizi gösteriyor.

DM: Kentleşme ve kentsel dönüşüm de sizin uzmanlık alanınız. Türkiye’de neden hâlâ plansız kentleşme söz konusu?

Salman Özüpekçe: Bunun en temel nedeni ekonomik maliyet. Örneğin Türkiye’deki yapı stoğunun depreme tam dayanıklı hale getirilmesi için 400 milyar dolar gibi bir maliyet telaffuz ediliyor. Altı Şubat depremlerinin 130 milyar dolara mal olduğunu düşünürsek, kentsel dönüşümün önündeki en büyük engel açıkça maliyet ve zamandır. Uygulama safhası da bir o kadar karmaşık.

DM: Sadece binaların sağlam olması yeterli mi?

Salman Özüpekçe: Hayır, sağlamlık kadar yaşanabilirlik de önemli. Rekreasyon alanları, çocuk ve engelli dostu alanlar, estetik mimari, yerel kültürle uyumlu yapılar da önemli. TOKİ’nin bazı projelerinde bu tür örnekler var ama genelleştirilmesi gerekiyor.

DM: Tarım alanlarının imara açılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Salman Özüpekçe: Uzun vadede bu yaklaşım bize “vatanı kaybettirir.” Tarım sadece beslenme değildir; ilaçtan inşaat malzemesine kadar birçok alanda rol oynar. Hollanda örneği sık verilir; yüzölçümü küçük ama tarım ihracatında dünya liderlerinden. Bizim sorunumuz kaynak değil, verimlilik ve sürdürülebilirliktir.

DM: Kentsel dönüşümde öncelik sizce deprem riski mi yoksa sosyal doku mu olmalı?

Salman Özüpekçe: Bugün toplumda ciddi bir deprem fobisi var. Binaların yıkılmaması en büyük öncelik. Ancak sadece sağlamlık değil, kültürel dokuyu da koruyan yapılar inşa etmek gerek. Estetik ve kimlik de en az güvenlik kadar önemlidir.

DM: Türkiye göç açısından sadece geçiş ülkesi mi yoksa hedef ülke mi?

Salman Özüpekçe: Türkiye çoğunlukla transit bir ülke. Suriyelilerin büyük bölümü Avrupa’ya geçmek istiyor. Ancak eğitim, sağlık ve konut üzerinden Türkiye’yi hedef ülke olarak seçenler de var. Iraklılara yapılan konut satışları gibi örnekler de bu durumu destekliyor.

DM: Son olarak, küresel kültür ile yerli ve milli kültür söylemleri arasında nasıl bir denge kurulmalı?

Salman Özüpekçe: Milli kültür korunmalı ama güncel siyasetle karıştırılmadan. Kültürün temeli dil ve inanç sistemidir. Bu mimariye, davranışlara, sosyal hayata yansır. Modernite ile yerel değerlerin sentezlenmesi önemli. Mimari anlamda cumbalı yapılar, kubbeler, ahşap unsurlar gibi geleneksel formlar korunmalı. Eğitim bu konuda en önemli araçtır.

DM: Değerli hocam, bize zaman ayırdığınız ve bu kıymetli bilgileri paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

Salman Özüpekçe: Ben teşekkür ederim. Kurumunuza ve sizlere başarılar dilerim. Bu tür çalışmalara öncelik verdiğiniz için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Diyarbakır’da İnşaattan Düşen 2 İşçi Hayatını Kaybetti

Diyarbakır Web Tasarım