42,4509$% 0,46
49,3576€% 0,76
55,9503£% 0,59
5.550,65%-1,86
9.380,00%-1,85
4032578฿%-0.13372


12 Kasım 2025 Çarşamba

Otomotiv ve gayrimenkul sektörlerinde yakaladıkları başarıyı kuyumculuk alanına da taşıyan genç girişimciler Ahmet, Mehmet ve Mustafa Duman kuzenler, yeni markaları DARA GOLD’ un açılışını Mercan Organizasyon’ un düzenlediği şık bir davetle gerçekleştirdiler.

Ahmet- Mustafa ve Mehmet Duman
WinsTown AVM arkası Talaytepe Mahallesi’nde hizmete giren DARA GOLD’ un açılışına çok sayıda davetli katıldı.

DARA GOLD’ un açılış kurdelesi, Diyarbakır Kuyumcular ve Sarraflar Odası (DİKO) Başkanı Mehmet Yüksel ve Diyarbakır’ ın önde gelen kanaat önderlerinden Cihan Ensarioğlu tarafından kesildi.
Açılışta konuşan Mehmet Yüksel, genç girişimcilerin bu yatırımının sektör için umut verici olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Diyarbakır, artık sadece bölgesel değil, ulusal ölçekte de ticarette güçlü bir potansiyele sahip. Bu tür yatırımlar hem istihdama hem de sektörel çeşitliliğe katkı sağlıyor. DARA GOLD’ un kentimize hayırlı olmasını diliyorum.”
Açılışta kısa bir konuşma yapan Cihan Ensarioğlu ise, Duman kuzenlerin cesaretine ve vizyonuna dikkat çekti:
“Bugün burada gençlerimizin girişim gücünü görmek bizleri gururlandırıyor. Ahmet, Mehmet ve Mustafa kardeşlerimizi yürekten kutluyorum. DARA GOLD markasının Diyarbakır’ a değer katacağına inanıyorum.”
Markanın kurucularından Ahmet Duman, açılışta yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Bizim için bu mağaza sadece bir yatırım değil, emeğimizin, birlikteliğimizin ve Diyarbakır’a olan sevgimizin bir göstergesi. Kısa sürede büyük bir aile olduk. DARA GOLD’ u güven, kalite ve zarafetin adresi haline getirmek istiyoruz.”
Mehmet Duman da, “Kuyumculuk sektörüne yenilikçi bir bakış açısı kazandırmak istiyoruz. Her bir ürünümüz, estetikle emeğin buluştuğu özel bir tasarımı temsil ediyor.” derken,
Mustafa Duman ise “Müşteri memnuniyetini ve güvenini her şeyin üzerinde tutacağız.” ifadelerini kullandı.
Modern tasarımı, hem klasik hem de modern çizgilere sahip takı koleksiyonlarının yanı sıra dünyaca ünlü saat markalarıyla dikkat çeken DARA GOLD, şehrin gözde kuyum markalarından biri olacak gibi görünüyor.



























Haber: Eren DALGIÇ
Sosyal sorumluluk projeleriyle gençlerin hayatına dokunan Mehmet-Esra Cansız Vakfı, bu kez Dicle Üniversitesi öğrencilerini anlam dolu bir etkinlikte bir araya getirdi. “Hayatta Anlam Arayışı” temasıyla düzenlenen buluşmada, ünlü Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar öğrencilerle derin ve ilham verici bir sohbet gerçekleştirdi.

Etkinlik öncesinde Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı ve Lila Kozmetik Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cansız, misafirine bizzat eşlik ederek, Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel mirasını tanıttı. İçkale Yerleşkesi, Amida Höyük, Hasan Paşa Hanı ve Ulu Cami ziyaretleriyle başlayan gezi, kentin meşhur kahvaltısı ve ciğer kebabı ikramıyla renkli anlara sahne oldu.

Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat ve üniversite yönetiminin de yer aldığı programda öğrencilerin ilgisi dikkat çekerken, buluşmada samimi anlar yaşandı.


Konuşmasında gençlere seslenen Mehmet Cansız, “Geleceği inşa edecek olan sizlersiniz, geleceği şekillendiren en büyük güç, fark yaratma iradesidir. Hayat, başkalarına dokunabildiğiniz ölçüde anlam kazanır. Anlamlı bir hayat; sadece kendi yolunu değil, başkalarının yolunu da aydınlatabildiğin hayattır,” diyerek büyük alkış aldı.

Programın onur konuğu Prof. Dr. Kemal Sayar, anlam arayışının insan ruhunu besleyen en önemli yolculuk olduğunu vurguladığı konuşmasında; “Anlam arayışı insanın en derin yolculuğudur. Bu yolculukta farkındalık, merhamet ve paylaşım en güçlü rehberlerimizdir” sözleriyle salondan büyük alkış aldı. Logo terapinin kurucusu Viktor Frankl’ dan alıntı yaparak, “İnsandan her şeyi alabilirsiniz ama bir şeyi asla alamazsınız; her koşulda kendi tutumunu seçme özgürlüğünü,” sözleriyle salonda derin bir sessizlik yarattı.

Sayar, “Anlam ruhun gıdasıdır. Hayatın anlamı dışarıda değil, içimizde saklı. Bazen bir tebessümde, bazen bir iyilikte, bazen de sessiz bir şükürde gizli,” diyerek konuşmasını tamamladı.

Etkinlik sonunda öğrenciler, hem Mehmet Cansız’ a hem de Prof. Dr. Kemal Sayar’ a yoğun ilgi gösterdi. Samimi sohbetler ve hatıra fotoğraflarıyla sona eren programın ardından, Prof. Dr. Kemal Sayar, Mehmet-Esra Cansız Vakfı’ nın geçen yıl Dicle Üniversitesi yerleşkesinde hizmete açtığı Mehmet-Esra Cansız Kütüphanesi’ nde okuyucularına kitaplarını imzaladı.


Karacadağ’dan dünyaya yayılan bu lezzet hikâyesiyle “yerelden evrensele” giden bir başarı öyküsünün mimarı Genç Girişimci Deniz Balıkçı, Diyarbakır OSB 4. Etap’ta faaliyet gösteren Güneydoğu Grup Lezzetçe Turşu Fabrikası ile kısa sürede hem bölge ekonomisine hem de istihdama ciddi katkı sağladı.
Güneydoğu Grup Lezzetçe Turşu Fabrikası, doğal üretim anlayışı, yerel üreticiye verdiği destek ve ihracat başarısıyla bölgesel kalkınmanın gurur kaynaklarından biri haline geldi.
Biz de Diyar Magazin olarak Deniz Balıkçı’ yla hem girişimcilik yolculuğunu hem de bölgesel kalkınmaya dair hedeflerini konuştuk.

D.M: Öncelikle sizi tanıyalım. Deniz Balıkçı kimdir?
Deniz Balıkçı: Evliyim, iki çocuk babasıyım. Diyarbakırlıyım, aslen Silvanlıyım. Bölgemize fabrika kazandırmanın mutluluğunu yaşıyorum. Şu anda 78 kişiye istihdam sağlıyoruz. Bu sayıyı önümüzdeki yıllarda artırmak istiyoruz. Allah’ın izniyle hedefimiz, hem üretimi büyütmek hem de bölgemizde istihdamın öncüsü olmak.
D.M: Turşu sektörüne giriş fikri nasıl doğdu?
Deniz Balıkçı: Yaklaşık dokuz yıl önce bu işe başladım. O dönem bölgemizde turşu üretimi yapan ciddi bir tesis yoktu. Daha önce toptancılıkla uğraşıyordum. Piyasayı yakından tanıyordum ve turşu sektöründe ciddi bir boşluk olduğunu gördüm. Babamla birlikte “neden biz yapmayalım?” dedik ve kolları sıvadık. Hem bölge çiftçisine destek olmak hem de memleketimize katma değer kazandırmak istedik.

D.M: Turşularınızda hangi ürünleri kullanıyorsunuz? Tümü yerli mi?
Deniz Balıkçı: Evet, tamamen yerli ürünlerle çalışıyoruz. Lahana, havuç, salatalık, biber, jalapeno, domates… Hepsi kendi bölgemizde yetişiyor. Ürünleri tarladan alıyor, kendi tesisimizde işliyoruz. Topraktan sofraya kadar her aşama bizim kontrolümüzde. Her şey kendi doğal topraklarımızda yetişiyor ve bu yüzden lezzetimiz fark yaratıyor.
D.M: Üretim sürecinde doğal yöntemlere mi ağırlık veriyorsunuz, yoksa modern teknolojilerden de yararlanıyor musunuz?
Deniz Balıkçı: Temel felsefemiz doğallığı korumak. Ancak tabii ki hijyen ve paketleme gibi süreçlerde modern teknolojiden faydalanıyoruz. Ürünlerimiz yedi ülkeye ihraç ediliyor. Şu anda toplamda 37 farklı noktaya mal gönderiyoruz. Bu da gösteriyor ki doğallık, kaliteyle birleştiğinde dünya pazarında da karşılık buluyor.

D.M: Genç bir girişimci olarak büyük markalarla rekabet etmek kolay olmasa gerek. Bu süreci nasıl yönetiyorsunuz?
Deniz Balıkçı: Elbette kolay değil. Onların maddi imkânları bizden fazla olabilir ama biz sahayı çok iyi biliyoruz. Arazide çiftçilerle iç içeyiz, yerel üreticiyle iş birliği içindeyiz. Bu, bizim en büyük avantajımız. Müşterimizle de üreticimizle de doğrudan temas halindeyiz. Samimiyetle, emeğe dayalı bir üretim anlayışıyla rekabet ediyoruz.
D.M: Yerel üreticilerle iş birliği içinde olduğunuzu söylediniz. Bu süreci biraz açar mısınız?
Deniz Balıkçı: Evet, bizim için en önemli nokta bu. Özellikle Karacadağ havzasındaki yerel üreticilerimizle çok yakın bir iş birliği içindeyiz. Tohumdan ilaca, eğitimden finansmana kadar her aşamada çiftçilerimize destek sağlıyoruz. Yerel çiftçilerle uzun vadeli, şeffaf sözleşmeler yaparak kaliteli sebzeleri mevsiminde satın alıyoruz. Tarımda verim ve kaliteyi artırmak için eğitim, danışmanlık ve teknik destek sağlıyoruz. Gerekli gübre, tohum ve ekipman konusunda çiftçilere destek oluyoruz. Bu sayede hem istediğimiz kalitede ürün elde ediyoruz hem de üreticilerimizin kazancını artırıyoruz.
Biliyoruz ki bir memleket kalkınacaksa, yerel üreticisiyle el ele vererek kalkınır. Biz de bu anlayışla hem istihdam sağlıyor hem de çiftçilerimizi güçlendiriyoruz. Bu sadece ekonomik bir iş değil; toprağımızla, insanımızla kurduğumuz gönül bağının bir yansıması.

D.M: Fabrikanızın üretim kapasitesi nedir?
Deniz Balıkçı: Şu anda aylık yaklaşık 30 TIR dolusu ürün çıkarıyoruz. Türkiye’nin her bölgesine sevkiyat yapıyoruz. Yurt dışı pazarında da büyümeye devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde üretim kapasitemizi artırmak, teknolojik yatırımları çoğaltmak ve markamızı daha geniş pazarlara taşımak istiyoruz.
D.M: Önümüzdeki yıllar için hedefleriniz neler?
Deniz Balıkçı: Hedefimiz daha fazla istihdam, daha güçlü üretim ve dünya mutfaklarında yer almak. Bizim için bu iş sadece turşu üretmek değil; memleketimize sahip çıkmak, yerel üretimi yaşatmak ve gençlere örnek olmak. Allah’ın izniyle Güneydoğu’dan doğan bu lezzet markasını dünya markası haline getireceğiz.

Yenişehir Ofis’ te sağlıklı yaşam ve spor merkezi olarak hayata geçirilen JÜPİTER FITNESS & SPA, sadece bir spor ve yaşam merkezi değil; aynı zamanda kuşaktan kuşağa aktarılan bir vizyonun, hayalin ve yılların emeğinin somut bir yansıması.

Spor camiasının yakından tanıdığı, milli sporcu, beden eğitimi öğretmeni ve Vücut Geliştirme, Fitness ve Bilek Güreşi Federasyonlarında yıllarca üst düzey görevler üstlenmiş olan Cihad ATAY, meslek hayatı boyunca edindiği profesyonel bilgi birikimini, disiplinini ve spor kültürünü bu tesise yansıtarak kızı Ceren ATAY için projeye dönüştürdü.

Modern bir sağlıklı yaşam ve spor merkezi olarak şehrimize kazandırılan JÜPİTER FITNESS & SPA, yaklaşık 3.000 metrekarelik geniş bir alanı kapsıyor. İçerisinde 300’ ü aşkın profesyonel spor ekipmanı bulunan mekan, özel dizayn edilmiş vücut geliştirme ve kardiyo alanları, pilates ve spinning stüdyoları, boks ve crossfit alanları, yüzme havuzu, Türk hamamı, sauna, buhar odası, spa ve masaj bölümleriyle, doğal şömine ve sahneye sahip konforlu kafeteryasıyla tam anlamıyla bütünsel bir yaşam alanı sunuyor. Tesisin tasarımı ise konfor ve estetik detaylar düşünülerek hazırlanmış; her köşesi ferah, şık ve kullanışlı.
Alanında uzman eğitmenler, diyetisyenler, fizyoterapistler ve güler yüzlü destek ekibiyle JÜPİTER FITNESS & SPA’ nın başında yer alan genç kadın girişimci Ceren ATAY, aldığı eğitim ve ailesinden gelen spor kültürü ve sevgisini, yeni nesle hitap eden modern bir hizmet anlayışıyla harmanlayarak, sadece spor yapılan bir alan değil, aynı zamanda bireylerin kendini iyi hissettiği, motive olduğu, sosyalleştiği bir yaşam merkezi oluşturmayı hedefliyor.

Sporun yalnızca fiziksel değil, karakter gelişimi açısından da önemli bir araç olduğunu savunan Ceren ATAY, JÜPİTER FITNESS & SPA üyelerine yalnızca hizmet değil; özenle planlanmış programlarla disiplin, özgüven, dayanıklılık ve yaşam enerjisiyle, aynı zamanda aidiyet duygusu ve motivasyon sunuyor.

Diyarbakır Haber ve Diyar Magazin Dergisi’ ne merkezle ilgili açıklamalarda bulunan Ceren ATAY, “Babamdan aldığım değerleri, bugünün ihtiyaçlarıyla birleştirerek insanımıza hem fiziksel hem de ruhsal olarak iyi gelecek bir ortam oluşturmak istedim. Burada sporun ötesinde bir yaşam kültürü sunuyoruz,” dedi.

Diyarbakır’da spor ve yaşam kültürüne yeni bir soluk getiren JÜPİTER FİTNESS & SPA, babadan kıza aktarılan bir mirasın modern ve güçlü bir yorumu olarak şehirde kaliteli ve kapsamlı bir yaşam merkezi arayanlar için şimdiden önemli bir adres olacağa benziyor.







Yirmi beş yılı aşkın süredir inşaat sektöründe dürüstlüğü ve iş ahlakıyla tanınan Hikmet Kaplan, şimdi de siyasette aynı ilkelerle yol almaya kararlı. 2024 yerel seçimlerinde Yeniden Refah Partisi’ nin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kaplan, bugün partinin Gaziantep İl Sorumluluğu görevini sürdürüyor. Siyaseti bir kariyer değil, bir mecburiyet olarak gören Kaplan; “Memlekete hizmet için siyasete atıldım” diyor. Milli Görüş çizgisinden sapmadan, adalet ve samimiyet temelli bir yönetim anlayışı savunan Kaplan ile siyaset, ekonomi, toplumsal adalet ve Diyarbakır’ ın geleceğine dair kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

D.M: Sizi tanıyabilir miyiz?
Hikmet Kaplan: 1976 Diyarbakır doğumluyum. Evli ve dört çocuk babasıyım. Yaklaşık 25 yıldır Diyarbakır’da inşaat sektöründe faaliyet gösteriyorum. Şu anda Yeniden Refah Partimizin Gaziantep İl Sorumlusuyum. 2024 Yerel Seçimlerinde partimizin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldum.
D.M: İnşaat sektöründe ne gibi çalışmalar yürüttünüz?
Hikmet Kaplan: Diyarbakır’ ın çeşitli ilçelerinde bugüne kadar yaklaşık 2000’ e yakın konut inşa ettik. Sadece yap-sat modeliyle çalışıyoruz. Tanıyan herkes bilir, kimsenin hakkını yemem, kimseyi mağdur etmem. Önce işçilerimizin, sonra halkın hakkını teslim ederiz. Samimi ve dürüst biriyim. Aynı hassasiyeti siyasette de korumaya çalışıyorum. Bugün dürüstlük artık en büyük cesaret. Dürüstlük çoğu zaman sistem tarafından tehdit olarak algılanıyor. Ben sözde değil, özde örnek bir hayatla yol göstermeyi tercih ediyorum.

D.M: Siyasete yönelmenizin temel nedeni nedir?
Hikmet Kaplan: Siyasete odaklanmamızın sebebi: çözümsüzlük ve maalesef çok fazla sorun birikti. Kişiler kendilerine çalışıyor. Ne kadar iş yaparsanız yapın, memlekette kalıcı huzur ve çözüm ancak siyaset eliyle sağlanabiliyor. Diyarbakır’ da uzun yıllardır hizmet odaklı bir anlayıştan yoksunuz. Biz artık bu tabloyu değiştirmek zorundayız. Siyasete atılma kararım, bir çözüm iradesinin sonucudur. Biz bu memlekete hizmet etmek istiyoruz. Güzümüz yettiği kadar Diyarbakır’ a, hatta imkânlarımız el verdiği ölçüde Türkiye’ ye ve Ortadoğu’ ya hizmet etmek istiyoruz.

D.M: Milli Görüş çizgisiyle ilişkiniz nasıl şekillendi?
Hikmet Kaplan: Milli Görüş, rahmetli Erbakan Hocamızın öncülüğünde adalet temelli bir siyaset anlayışı sunmuştur. Milli Nizam’ dan, Milli Selamet’ ten, Refah ve Fazilet Partisi’ nden ve şimdiki Yeniden Refah Partisi’ ne kadar çizgisi hep aynı kalmıştır. Bizim inancımız şudur: Dünyada her şeyin modası geçer, ama adaletin zamanı da modası da geçmez. Hiçbir şey bilmesem bile, bu dünyada sadece adaletli olsam bile yeterlidir. İyi düşünüp oradan başladığın zaman doktor olmana gerek yok, profesör olmana gerek yok, mühendis olmana gerek yok, bakan bile olmana gerek yok. Adil olduğun müddetçe dünyaya hizmet edebilirsin. Biz de bu anlayışı benimsiyoruz. İnşallah Yeniden Refah Partisi de bu yolda emin adımlarla yürüyecektir. Politikaları bu yönde ve biz de bu politikaları benimsiyoruz, uygulamada bu değerleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. İnşallah bu ülkede bizim de bir dikili taşımızın olmasını istiyoruz. Adaleti savunuyoruz ve bunu pratikte uygulamak istiyoruz. Ben örnek olmak isteyen bir insanım. Teoride değil, pratikte uygulayıcı olarak kalmak istiyorum. Memleketimize eser bırakacak, memleketimizi düzeltecek biri olmak istiyorum. Ama Diyarbakır’ da böyle siyasetçilerin çok nadir olduğunu görüyorum. Bir Prof. Dr. Sacit Günbey’ in, bir Ahmet Bilgin’ in, bir Yusuf Azizoğlu’ nun, bir Feridun Çelik’ in memlekete hizmet ettiğini görüyorum. Ama çok da fazla diğerlerinin hizmetini ben görmüyorum.

D.M: Gaziantep İl Sorumlususunuz. Partinizin Gaziantep gibi büyük bir şehirde gördüğü teveccühü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Gaziantep’ te partimiz adına Sayın Genel Başkanımızın tensipleriyle görevlendirildim. Şu anda Gaziantep İl Sorumluluğunu yürütmekteyim. Halkın partimize olan teveccühü gerçekten çok fazla. Geçen ay kongremizi gerçekleştirdik, yaklaşık on bin kişinin katılımıyla büyük bir coşku yaşandı. Genel Başkanımızın da katıldığı bu kongre, halkın partimize olan ilgisinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Gaziantep gibi büyük ve stratejik bir şehirde başarılı olacağımıza inancımız tam.

D.M: “Terörsüz Türkiye” yolunda atılan adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Terör meselesinde temel sorun samimiyetsizliktir. Bazıları milliyetçiliği, bazıları dini ya da etnik kimlikleri bir araç olarak kullanıyor. Oysa meseleye kardeşlik temelinde yaklaşılırsa bu sorun beş dakikada çözülür. Biz çözümü dışarda değil, kendi öz değerlerimizde aramalıyız. Hazreti Peygamber’ in Medine Vesikası bize bunun örneğini sunar. Gerçek kardeşlik esas alınırsa, çözüm de beraberinde gelir. Benim yapmak istediğim şey: hiç kimseyi kandırmadan, hiç kimseyi sömürmeden çalışmak. Yeter ki halisane duygularla, kardeşçe yaklaşılsın. O zaman bu sorun çok kısa sürede çözülür. Gerçek kardeşlikten yola çıkarsak her şey hallolur.

D.M: Ortadoğu’daki gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Bugün Gazze’de yaşananlara bakınca, tepkilerimizi sadece İsrail’e ya da Amerika’ya yöneltmek yetmez. Onlar kendi çıkarlarını koruyor. Asıl sorgulanması gereken, görevini yapmayan İslam ülkelerinin yöneticileridir. Eğer onlar görevlerini yapsalardı, bugün Gazze’de olanlar yaşanmazdı. Gazze’ ye izzet götürmesi gereken Müslümanlardır ama yapmıyorlar. Bizim yeni Selahaddin Eyyubî’ lere ihtiyacımız var. Samimiyetle, adaletle hareket eden liderlere ihtiyaç var. Ama ne yazık ki samimi olmadığımız sürece bu coğrafyada huzur olmaz.

D.M: Toplumsal sorumluluk projelerinde aktif misiniz?
Hikmet Kaplan: Elbette, sosyal sorumluluk projelerini önemsiyorum. Bugüne kadar çeşitli yardım kampanyalarında, eğitim destek projelerinde yer aldım. İmkânlarımız ölçüsünde yetimlere, ihtiyaç sahiplerine ve eğitime destek olmayı sürdürüyoruz. Çünkü siyaset sadece seçim kazanmaktan ibaret değildir; topluma dokunmaktır.

D.M: Diyarbakır’ a nasıl bir siyasi vizyon sunuyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Şimdiye kadar izlenen politikaların dışında bir yol izlemek istiyorum. Eğer komşum açsa ve ben rahat uyuyorsam, o zaman kendimi inançlı bir insan olarak göremem. İnsanların Âdem’ den, Âdem’ in topraktan geldiğine inanan biriyim. Bunu sadece sözde değil, pratikte de uygulamak istiyorum. Siyaseti bu bilinçle yapıyorum. Şu an bölgemizde vekillik, bakanlık gibi görevler adeta ömür boyu süren koltuklara dönüşmüş durumda. Aynı isimlerin yıllarca görevde kalması hem vizyonu kısırlaştırır hem halktan koparır.

D.M: Seçim döneminde Diyarbakır’ da yüz bin konutluk proje hedefiniz olduğunu söylemiştiniz. Bu projeyi biraz daha detaylandırır mısınız?
Hikmet Kaplan: Evet, Büyükşehir Belediye Başkan adaylığım sürecinde yüz bin konut hedefi koyduk. Şu an hükümetin bazı bölgelerde yaptığı gibi, pahalı arsalarda değil; taşlık, tarım dışı on bin dönümlük bir arazide bu projeyi hayata geçirmeyi planladık. Hem yerel hem de Diyarbakır dışındaki Diyarbakırlı müteahhitlerimize çağrı yapacaktık. Bu sistemde belediye arsa sağlar, müteahhit inşaatı yapar. Elli bini onlara, elli bini halka olmak üzere konutlar üretilecek şekilde planladık. Bu yöntem, hem adil hem de sürdürülebilir olurdu. Ancak rant elde edilemeyeceği için ilgi gösterilmiyor.

D.M: Türkiye’deki ekonomik sorunlar ve adalet anlayışı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Ekonomideki bozulmanın temelinde adaletsizlik var. Mal ve mülk sadece belirli kesimler arasında dolaşıyorsa, o ülkede adaletten söz edilemez. Ekonomi ile adalet arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bugün Türk lirası değerini koruyamıyorsa, bu adaletin zedelenmiş olmasındandır. Enflasyon varsa, yolsuzluk vardır. Benim en çok savunduğum şey, hırsızlığın olmadığı bir ülkede huzurun ve kardeşliğin sağlanabileceğidir. Bizim meselemiz samimiyet. Adil ve dürüst bir yönetim anlayışıyla bu millet refaha ulaşır.

D.M: Partiniz adına üye çalışmaları yürüttüğünüzü biliyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Hikmet Kaplan: Partiye geldiğimden beri Diyarbakır’ da dört binden fazla yeni üye kazandırdım. Bu da halkın bize duyduğu güvenin göstergesidir. Biz bu güvene layık olmak için çalışıyoruz. Bu teveccüh bizim için bir yük değil, onurlu bir sorumluluktur.
D.M: Peki, Diyarbakır’ da bugüne kadar yapılan yatırımlar ya da hizmetler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Hikmet Kaplan: Şu an belediyeye bakalım… Bir yıldan fazla bir zaman geçti, Diyarbakır’ a ne kazandırdılar? Tramvay gibi projeleri hâlâ hayata geçiremeyen bir şehirde yaşıyoruz. Yıllardır sadece proje olarak mevcut olan bir tramvay projesini, hizmet ve başarı olarak sunuyorlar. Dağları delen şehirler var. Biz Diyarbakır düzlüğüne bir durak yapacağız, ray döşeyeceğiz, birkaç metrobüs alacağız. Bu mu zor? Maalesef, Diyarbakır’da hizmet anlayışı diye bir şey yok. Hangi parti gelirse gelsin kendi çıkarını koruyor. Hizmet değil, rant peşindeler.
D.M: Sıkça dile getirdiğiniz “koltuk sevdası” meselesi hakkında ne söylemek istersiniz?
Hikmet Kaplan: Maalesef, birçok kurumda koltuklar adeta miras gibi devrediliyor. Ticaret odalarından esnaf birliklerine kadar, yıllardır aynı kişiler aynı görevlerde. Oradaki koltuklar öyle bir yapışkan ki, bir kere oturan bir daha kalkmıyor. Yıllardır aynı isimler, aynı sistem. Bu koltuklarda bir fark ortaya koyamıyorsan orada oturmanın bir anlamı yok. Koltuğun sadece süresi dolduğu için değil, gerçekten görevini yapmadığın için bırakılması gerekir. Ama bırakılmıyor.
D.M: Mevcut sistemin değişmesi için çözüm öneriniz nedir?
Hikmet Kaplan: Tek kelimeyle adalet. Eğer adalet varsa, insanlar faize bulaşmaz, geçimini sağlar, huzur bulur. Adaletin olduğu yerde huzur da olur, ekonomi de düzelir, insanlar birbirine güven duyar. Bizim mücadelemiz teorik değil; pratikte, hayatın içinde adil bir yönetim için.
Diyarbakır Web Tasarım Ajansı