DOLAR

42,4231$% -0.04

EURO

48,9290% 0.01

STERLİN

55,6730£% -0.01

GRAM ALTIN

5.633,06%1,47

ÇEYREK ALTIN

9.464,00%0,65

BİTCOİN

3781635฿%1.87773

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır KAPALI 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

Sumud Filosu ve Stratejik Kararlılık

Sumud Filosu ve Stratejik Kararlılık
1

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsanlık, özgür olduğunu sandığı bir çağda yaşadığını zannetse de, beynine zikredilen algı ile emperyalistlerin istediğine göre tutsak olarak yaşatılmaktadır.

Ama en sinsi tutsaklık, çoğunluğa zihinsel esaretin fark ettirilmemesidir.

Bilgi çağından algı çağına yelken açtırıldığımız tutsaklık zamanın da ; gerçekler değil, gerçek gibi gösterilenler hüküm sürmektedir.
Katillerin mazlum, Mazlumların cani gösterildiği bir algı fırtınası içinde yaşatılmaktayız.

Bunun en somut örneği Ortadoğu’da özellikle Filistin, Gazze’de Siyonist İsrail ve Doğu Türkistan’da Çin zulmüdür.

Gazze de masum sivillerin katledilmesine, açlıktan ölüme terkedilmelerine kayıtsız kalamayan Türk ve yabancı Aktivistlerin Gazze’ye yardım götürmek için devreye girmesi ile başlayan Sumud filosunun katil siyonist askerlerince uluslararası sularda başına gelenler, sonucun da, Türkiye’nin Türk Aktivist vatandaşlarını ve haklarını koruma sorumluluğu ile Türkiye gereği için olaya el koymuştur.

Türkiye’nin, tarihden gelen sorumluluğu adına Gazze soykırımına insanlık adına seyirci kalamazdı.

Bunun en net örneği uluslararası platformda Filistin haklarını sonuna kadar savunmasıdır.
Türk vatandaşlarının katil siyonistlerin elinden sökülüp alınması da Sumud Filosu olayıda bu zincirin bir halkasıdır.

Sumud Filosu:
Gazze’ye yapılmak için dünya çapında bir İnsanî yardım olmakla birlikte, bu filoda gönüllü olarak katılımcı olan Türk aktivist haklarının Türkiye tarafından da bizzat korunması meselesidir.

1 Ekim’de Gazze’ye insani yardım götüren Sumud Filosu’na İsrail Uluslararası sularda yasadışı olarak müdahale etti.
Gemilerdeki göz altına alınan aktivistlerin bir kısmıda bilindiği üzere Türk’tü.

Ama Sumud’un amacı sadece yolculuk yapmak değildi.
Filonun hedefi, Gazze’ye insani yardım götürmek, siyonistlerin bombaları altında öldüremeyip ağır yaraladıkları, bir şekilde eli, ayağı kopmuş, gözünü kaybetmiş, vücudu dağılmış yaralılara sağlık malzemeleri, ilaç vs gibi acil ihtiyaçları iletmekti, siyonistler tarafından açlıktan ölüme mahkum edilen çocuklara mamalar, abluka altındaki halkın aç, susuz bırakılarak oluşturulan yaşam ihtiyaçlarını ulaştırmak ve dünyaya Gazze’de yaşanan insani krizin fark edilmesini sağlamaktı.

Her zaman ki gibi katiller ordusu siyonist İsrail Uluslararası sularda uluslararası bir suç işleyerek Sumud yardım gemilerini silahlı katil askerleri ile basarak gönüllü aktivistleri yetkisi olmadığı uluslararası sularda esir almışlardır.

Türkiye’nin bu aktivistler arasında bulunan Türk vatandaşlarının taviz vermeden serbest bırakılmasını isteyerek, Esir alınan Türk vatandaşlarından 36 kişi İstanbul’a iadesi sağlanmış, geri kalan 14 kişi de Ürdün üzerinden iade alınmıştır.

Bu süreç, Türkiye’nin vatandaşının ve mazlumların haklarını koruma kararlılığını net biçimde tüm dünya’ya göstermiştir.

İsrail korsanlığı Türkiye – İsrail ilişkilerini germekle kalmayıp, Orta Doğu dengelerini de etkilemiştir.

BM ve AB, insani yardımın engellenmesini kınamıştır.
Arap dünyasında tepkiler yükselmiştir.
Türkiye’nin diplomatik hamleleri, bölgedeki barış ve istikrar için kritik bir öneme sahip olmakla birlikte Filistin devleti, birçok ülke tarafından geçte olsa tanınmıştır.

İsrail’in uluslararası sularda bu yasa dışı müdahalesi, Orta Doğu deniz yolları ve enerji taşımacılığı açısından riskleri yeniden gündeme taşımıştır.

Uluslararası şirketler ve yatırımcılar, bölgedeki jeopolitik gelişmeleri yakından izlemektedir.

Türkiye’nin kararlılığı ve dik durması güvenli nakliye ve lojistik altyapısına stratejik değer kazandırmıştır.

Sumud Filosu olayı, bize şunu gösteriyor ki, Siyonist katillerin,
Bugünün dünyasında en güçlü oldukları alan, sadece gerçeği gizleyebilen değil, gerçeği istediği gibi gösterebilmeleridir.
Bunun adı da ALGIDIR.

Türkiye’nin kararlılığı, iç ve dış politikada ders niteliğindedir.
Günümüz dünyasında artık geçerli olan bilgi değil, farkındalıkdır.
Gözün gördüğüne değil, kalbinin sezgisine inanmak gerekir.

Manipülasyonun panzehiri artık zeka değildir. Türkiye’nin uyanıklığı ve bilinçli olmasıdır.
Türkiye kendisini neyin etkilediğini fark ettiği anda, önlemine alarak, onun esiri olmaktan kurtulmuştur.
Bu tuzağı kuranları esir almıştır.
Türkiye için oyun devler liginde henüz yeni başlamıştır.
Zaman içinde devler liginde Türkiye adına gelişmeleri hep birlikte yaşayarak göreceğiz …

ADNAN FİŞENK

Devamını Oku

Aliyev–Trump Zirvesi: Yeni Dönemin Eşiğinde

Aliyev–Trump Zirvesi: Yeni Dönemin Eşiğinde
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Washington’da Beyaz Saray’ın tarihi odalarında 8 Ağustos 2025’te yaşananlar, sadece diplomatik bir ziyaret değildi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği görüşme, Güney Kafkasya’nın jeopolitik dengelerini yeniden tanımlayabilecek bir hamleydi.

Bu buluşmanın perde arkasında, SOCAR ile ExxonMobil arasında imzalanan enerji anlaşmaları, Zengezur üzerinden planlanan “TRIPP” transit koridoru ve en önemlisi, Azerbaycan ile Ermenistan arasında paraflanan barış metni vardı. Yıllardır çözülemeyen bir düğüm, Washington’un arabuluculuğuyla gevşetilmeye çalışılıyordu.

Barış sürecinin bu denli ileri bir noktaya taşınması, sadece Bakü ve Erivan için değil, bölgedeki tüm güçler için yeni bir satranç oyununun başlangıcı demek. ABD, bu hamleyle Rusya’nın Kafkasya’daki geleneksel nüfuzunu gölgede bırakmayı hedeflerken; Azerbaycan, hem enerji projelerini güvence altına aldı hem de uluslararası arenada elini güçlendirdi.

Elbette bu sürecin eleştirileri de var. Özellikle Ermeni diasporası, atılan adımların geçmişte yaşanan acıların üstünü örtebileceği endişesini dile getiriyor. Fakat şurası kesin: Aliyev–Trump zirvesi, Güney Kafkasya’da yeni bir dönemin kapısını araladı.

Şimdi gözler, imzalanacak nihai barış anlaşmasında ve bu anlaşmanın sahada ne kadar uygulanabilir olacağında. Diplomasi satranç gibidir; her hamlenin bir karşı hamlesi olur. Fakat bu kez, belki de yıllardır süren oyunun kazananı, halklar olabilir.

Adnan Fişenk

Devamını Oku

Barışa 48 Saat Kala Gelen Füze: İsrail’in Saldırısı Ne Anlama Geliyor?

Barışa 48 Saat Kala Gelen Füze: İsrail’in Saldırısı Ne Anlama Geliyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Barışa iki gün vardı… Sonra gökyüzünden ölüm yağdı.”

Ortadoğu, alışkın olduğumuz kriz takvimini yeniden güncelliyor. Bu kez takvimde barış vardı. İran ile Batı’nın diplomasi masasını yeniden kuracağı konuşulurken, İsrail gökten füze indirerek o masayı yerle bir etti.

Ve şimdi herkes aynı soruyu soruyor:
İsrail neden, neden tam da şimdi saldırdı?

Savaşın Zamanlaması: Tesadüf Değil, Tercih

İsrail’in saldırısı, İran ile yapılacak nükleer müzakerelerden yalnızca 48 saat önce geldi. Bu bir rastlantı değil. Aksine, bu bir “ön kesme” taktiği. Masanın kurulmasını engellemek, süreci başlamadan sabote etmek.

İsrail’in net mesajı şu:

“İran ile anlaşamazsınız. Biz masada yokuz, ama savaşta varız.”

ABD: Katılmadı Ama Göz Yumdu

Resmî olarak operasyonda yer almadı. Ama eski Başkan Trump’ın sözleri şifreyi açık ediyor:

“İsrail’e 60 gün verdik. Dolunca saldırdılar.”

Bu ne demek? ABD bu saldırının zamanlamasını önceden biliyordu. Sessiz onay mı verdi, yoksa bizzat teşvik mi etti? Bu sorular hâlâ havada.

Netanyahu’nun İç Siyaset Oyunu

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, içeride zorda. Koalisyon çatırdıyor, toplumsal huzursuzluk artıyor. Her kriz döneminde olduğu gibi, “dış düşman” kartı yeniden masada.

Bu saldırı iç kamuoyuna verilen bir mesaj:

“Bakın, nükleer İran’ı biz durdurduk.”

Ama gerçekte durdurulan barış çabası oldu.

Sonuç: Tetikte Bir Bölge, Sessizleşen Diplomasi

İran’ın cevabı gecikmedi. Yüzlerce drone ve füze, İsrail hava savunmasına yöneldi. Bölgedeki gerilim tırmandı. Barış masası devrildi. Savaş senaryosu bir kez daha öne çıktı.

Son Söz

Diplomasi kırılgandır.
Barış, en çok da zamanlama ister.
Ama bazıları, barışı zaman kaybı olarak görür.
Onlar için füze, diplomasiye tercih edilir.

Bugün Ortadoğu bir kez daha “masaya oturmak” yerine, mevzilere dağılıyor.
Ve tarih yine aynı soruyu soruyor:
Barışa bir adım kala tetiği kim çekti?

“Füze bir ülkeyi vurur,
Susan diplomasi bir bölgeyi.”
Adnan Fişenk

Devamını Oku

İsrail Hukuku Aştı, Vicdanları da Aştı: Dünya Neden Susuyor?

İsrail Hukuku Aştı, Vicdanları da Aştı: Dünya Neden Susuyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gazze’de yaşananlar artık savaş değil; modern çağın en karanlık, en utanç verici insanlık suçlarından biridir. İsrail’in sivillere yönelik sistematik saldırıları, sadece bomba ve kurşunla değil; açlıkla, susuzlukla, temel ihtiyaçları engellemekle yürütülüyor. Bu, kelimenin tam anlamıyla sivil bir yok etme planıdır.

Bir halkı, suya, elektriğe, ilaca, gıdaya ulaşamaz hale getirmek savaş değil; işkencedir. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken, dünya televizyonları magazin programları yayınlamaya devam ediyor. İsrail, hukuku değil vicdanı da aşıyor.

Uluslararası yardım bile artık hedefte.
Uluslararası sularda insani yardım taşıyan Medlaan gemisinin durdurulması ve aktivistlerin gözaltına alınması, yalnızca deniz hukukunun değil, insani değerlerin de çiğnendiğini gösterdi. Yardım götürmek bile “suç” sayılıyor.

Peki, dünya neden susuyor?

Bu sorunun cevabı ne yazık ki açık: Sessiz kalmak bir politikadır. BM’nin etkisizliği, ABD’nin koşulsuz desteği, AB’nin çifte standardı bu sessizliğin temel aktörleri. Oysa Gazze’de ölen sadece insanlar değil; uluslararası hukukun itibarı ve insanlığın onurudur.

İsrail, sadece Gazze ile yetinmiyor.
Suriye’de, Lübnan’da, hatta Şam yakınlarına kadar gerçekleştirdiği saldırılar, artık bu savaşın sınır tanımadığını gösteriyor. Golan Tepeleri’nin ilhakı, bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştiriyor.

Bu tabloya bakarak şu soruyu sormak zorundayız: Bugün Filistin için susanlar, yarın kendi halkları için de konuşamayacak hale geldiklerinde ne yapacaklar?

Adnan Fişenk

Devamını Oku

PKK Bitti mi, Maskelendi mi?

PKK Bitti mi, Maskelendi mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

PKK’nın 5-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği sözde fesih kongresinden sonra kamuoyuna yapılan açıklamada, silahlı mücadeleyi bıraktıklarını ve tüm örgütsel faaliyetlerini durdurduklarını ilan ettiler. Açıklamada, teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın sunduğu dört maddelik önerinin kabul edildiği vurgulanırken, “Silahlı mücadele yöntemine son veriyoruz” denildi.

İlk bakışta bu açıklama, Türkiye’nin yıllardır yürüttüğü terörle mücadelenin bir sonucu gibi yorumlanabilir. Ancak satır araları okunduğunda, bu açıklamanın bir sona değil, yeni bir evreye geçiş işareti olduğu açıkça görülüyor.

Gerçekten Fesih Mi, Taktik Değişikliği Mi?

Açıklamada yalnızca “PKK” isminin geçmesi, ancak örgütün asıl çatısını oluşturan KCK’dan ve diğer alt yapılardan hiç söz edilmemesi oldukça manidar. PKK, aslında tek başına bir terör örgütü değil; çok uluslu ve çok katmanlı bir yapının yalnızca Türkiye koludur.

Bugün PKK diyerek perdeye veda eden yapı, yarın KCK, YPG, PJAK ya da SDG adıyla sahneye yeniden çıkabilir. Nitekim aynı ideoloji, aynı lider kadro, aynı hedefler hâlâ yerli yerinde duruyor.

KCK: Terörün Çok Uluslu Çatısı

Bu yapıyı anlamadan PKK’nın fesih kararını değerlendirmek eksik kalır. KCK (Koma Civakên Kurdistanê), sözde “Kürdistan Topluluklar Birliği” adı altında faaliyet gösteren, farklı ülkelerdeki uzantılarıyla organize çalışan bir terör yapılanmasıdır.
Bu yapılanmanın coğrafi dağılımı ise şöyledir:
• Türkiye’de: PKK
• İran’da: PJAK
• Irak’ta: YPG (bölgesel geçiş noktaları ve lojistik destek)
• Suriye’de: SDG/YPG (ABD destekli yapılanma)
• Avrupa’da: KCK merkez yapılanması (siyasi, finansal ve propaganda ayağı)

Bu tablo, karşımızda yalnızca bir örgüt değil, bir terör holdingi olduğunu gösteriyor. Fesih, bu ağın tamamını kapsamadığı sürece, inandırıcı olamaz.

Kandil’in Öcalan’a Rağmen Ajandası mı Var?

Açıklamada Öcalan’ın önerilerine atıf yapılması, bu kararın onunla eşgüdümlü alındığı izlenimi verse de, gerçekte Kandil’deki yapı uzun süredir Öcalan’dan bağımsız bir strateji yürütüyor. Zira Öcalan yıllardır tecritte ve kamuoyuna doğrudan bir mesaj veremiyor.

Kandil’in bu açıklamayı, örgütün uluslararası meşruiyetini artırmak için bir fırsat olarak kullanması da mümkün. Siyasi kanatlarını Avrupa’da daha açık faaliyetlere yönlendirmek, Suriye’de SDG aracılığıyla kendini “laik ve demokratik güç” gibi pazarlamak, bu adımın perde arkasında duran hedefler arasında olabilir.

Bu Gelişme Kimlerin İşine Yarar?

PKK/KCK yapılanması, yalnızca Türkiye için değil, İran, Irak ve Suriye için de bir güvenlik tehdidi. Buna rağmen bu yapı, uzun yıllardır farklı ülkelerin bölgesel çıkarları için kullanıldı.
• ABD ve Avrupa, Türkiye ve İran’a karşı bu yapıyı denge unsuru olarak gördü.
• İsrail, bölgede İran etkisini kırmak adına zaman zaman dolaylı destekler sundu.
• Rusya ve Çin, Batı etkisini kırmak için bu yapıyı kontrol altında tutmaya çalıştı.

Bu nedenle PKK’nın feshi, bu güçler için yeni bir “yeniden pozisyonlanma” süreci olabilir. İsim değişir, destek şekil değiştirir, ama amaçlar aynı kalabilir.

Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye, bu açıklamayı sadece bir son olarak değil, yeni bir dönemin başlangıcı olarak okumalıdır.
• Rehavete kapılmadan istihbarat ve güvenlik güçleri teyakkuzda olmalı.
• Yeni yapıların isim, kadro ve bölge bazlı analizleri çok dikkatli yapılmalı.
• Uluslararası arenada “terörü aklama girişimlerine” karşı proaktif ve sert bir diplomasi yürütülmeli.

Son Söz

PKK’nın feshedildiği iddiası, kulağa hoş gelen bir haber gibi dursa da, gerçek öyle mi?

Adı silinmiş bir örgüt, zihniyetiyle, hedefiyle, bağlantılarıyla hâlâ ayakta kalabiliyorsa, o sadece maskesini değiştirmiştir.

Türkiye için tehdit, adla değil, zihniyetle ilgilidir. O yüzden sormak gerekir:

PKK bitti mi, yoksa sadece maskesini mi değiştirdi?

Devamını Oku
Diyarbakır Web Tasarım