DOLAR

41,9094$% 0,52

EURO

48,8706% 0,83

STERLİN

56,3221£% 0,70

GRAM ALTIN

5.726,53%-1,65

ÇEYREK ALTIN

9.894,00%-0,40

BİTCOİN

4488855฿%0.31151

İmsak Vakti a 02:00
Diyarbakır AÇIK 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

TBMM Başkanı’nın Kürtçe Şiiri, Devletin Dönüşümünü Simgeliyor

Tarih: 11 Şubat 1999. Magazin Gazetecileri Derneği’nin 6. Altın Objektif Ödülleri Gecesi. Ahmet Kaya “Yılın En İyi Sanatçısı” ödülünü almak için sahneye çıktığında kimse onun birkaç cümlesinin Türkiye’nin demokrasi aynasına bu kadar acı bir gerçeği yansıtacağını tahmin etmiyordu. Ahmet Kaya ödülünü alırken yeni albümünde Kürtçe bir şarkı söyleyeceğini ve Kürtçe bir klip çekeceğini söyledi.

O anda salon buz kesti. Sanatçıların, yapımcıların, gazetecilerin oturduğu o süslü masalar bir anda ilkel bir kalabalığa dönüştü. İnsanlar ayağa kalktı, yuh sesleri yükseldi, ıslıklar salonu bastı. Bir dilin adı söylendi diye hemen Atatürkçülük maskesi kullanıldı ve sözde vatanseverlik nutukları atıldı. Sanki bir halkın dilinden bahsetmek vatana ihanetmiş gibi.

Ahmet Kaya’ya çatal ve bıçak fırlatıldı, daha birkaç dakika önce en büyük ödülü alan bir sanatçı sahneden linç edilerek indirilmeye çalışıldı. O gece Türkiye’de “sanat” maskesi takmış birçok kişinin aslında ne kadar cahil, ne kadar kültürsüz ve ne kadar nefretle yoğrulmuş olduğu apaçık ortaya çıktı.

Ahmet Kaya’ya o gece yöneltilen nefret, yalnızca bir dilin adını anmaya duyulan tahammülsüzlük değildi. Aynı zamanda terör örgütü PKK’nın işine yarayan bir zehirdi. Çünkü o linç kültürü, Kürtçe’ye ve Kürt kimliğine dair her şeyi kriminalleştirdi. Meşru talepleri bile tehdit gibi gösterdi. Bu dışlayıcı tutum, Kürt vatandaşların devlete olan aidiyetini zayıflatırken, PKK gibi terör örgütlerinin “Sizi asla kabul etmeyecekler” propagandasını daha da güçlendirdi. Yani o gün marşlar çalarak kendilerini “vatansever” adlandıranlar, aslında en büyük bölücülüğü yaptılar. Onların nefret dolu refleksleri, terör örgütlerinin söylemini besledi. Toplumun ciddi bir kesimini devletten uzaklaştırdı. Oysa gerçek vatanseverlik, bir halkın varlığını inkar etmek değil; onun diliyle, kültürüyle birlikte bu ülkenin eşit bir parçası olduğunu kabul etmektir.

İşte bugün ise aynı topraklarda, TBMM Başkanı, bir üniversitenin kürsüsünde Kürtçe şiir okudu. Devletin en üst makamlarından biri “Bu dil de bizimdir” diyerek Kürtçe’yi selamları. Aradan geçen çeyrek asırda değişen yalnızca siyasi iklim değil; bir halkın varlığını inkar eden anlayışın çöküşüdür. Dün linç edilen söz, bugün alkışlanıyorsa, bu hakikatin önünde hiçbir yasak duvarının sonsuza kadar duramayacağının kanıtıdır.

Kürtçe’nin TBMM’nin resmi Twitter hesabından paylaşılmasından rahatsız olanlar ise aslında bu ülkenin çok kültürlü yapısını hala hazmedememiş, ulusal kimliği dar bir ideolojik çerçeveye sıkıştıran bir zihniyetin temsilcileridir. Çünkü bu gerçek, inkar ettikleri kimliğin varlığını onlara her seferinde hatırlatıyor. Oysa olması gereken, bundan korkmak değil, bununla gurur duymaktır. Çünkü Kürtçe de bu ülkenin evi, sesi, rengi ve hafızasıdır.

Kürtçe, bin yıldır bu coğrafyanın nefesidir. Tıpkı Türkçe gibi meşru, tıpkı Arapça gibi kadim, tıpkı Farsça gibi saygın bir dildir. Bir dilin suç sayılması, o dili konuşan milyonların kimliğinin suç sayılmasıdır ki bu da insanlık onuruna ihanettir. 1999’da Ahmet Kaya’ya saldıranlar, aslında bir sanatçıya değil, bir halkın varlığına saldırdılar. O gece çatal bıçak fırlatanlar, yalnızca kendi cahilliklerini ve korkularını fırlattılar sahneye. Ama tarih hep aynı gerçeği tekrar ediyor. Gerçekleri bastıramazsınız. Diller susturulamaz. Halklar yok sayılamaz. Hakikat, eninde sonunda sahnenin ortasına çıkar. Şiir olur, şarkı olur, hatta Meclis’in resmi hesabından dünyaya bile duyurulur. Saygılarımla.

DR. ÖZGÜR AYDIN

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Öğrenci Okulda Mı? Parkta Mı?

Diyarbakır Web Tasarım Ajansı

Diyarbakır Web Tasarım